13 Mart 2017 Pazartesi

şimdi biraz beckett okuyacağım, beni de seyret tanrım!

ahlak, bireyin içinde olduğu toplumun ve o toplumla daha önce ilişkide bulunmuş ardılı toplumların kültürü ile bireye işler. birey, bu tabuları edilgen bir biçimde ve dil aracılığıyla sahiplenir. bu da farklı toplum yapısı ve süregelen farklı kültürlerin farklı ahlaki yargılar oluşturmasına neden olur. ek olarak birey de toplumdan bağımsız olarak kendi için bir ahlak sistemi oluşturup-benimseyebilir.

çok mu ciddi oldu? aslında iyi biriyim ama biraz şeyim di mi?

doğar doğmaz kıçına atılan şaplak ile başlayan çığlığın, ölmek üzereyken çıkardığın acı-haykırışlar ile son bulur. hayat, iki çığlık arasında bocalayan boş nefestir. ve paradigma. doğar doğmaz kulağına okunan ezan, öldükten sonra camide verilen ezan ile son bulur. hayat, iki ezan arasında süregelen kuşluk vaktidir.

hala çişim varken ciddi olamıyorum. sahi, musa asa'dan ne bulmuş?

müstehcen ve kutsal şeyler vardır. bir şeyi müstehcen kabul edersen o şey müstehcen olur. aynı şey kutsal şeyler için de geçerli -sana göre. ben bir şeyi kutsal ve müstehcen olarak kabullenmiyorum çünkü onları müstehcen-kutsal şeyler olarak görmüyorum. biz belirliyoruz ve biz adlandırıyoruz. fark eder misin?

yanımda osurmayan adamın ahlakından şüphe duyarım.

sana olan sadakatini sonsuza dek sürdürecek birini arıyorsan köpek besle. çünkü köpekler insanın en büyük zaaflarından biri olan sadakati kullanır ve hayatında önemli bir yer eder. kedilere neden nankör denir bilir misin? sana itaat etmesi onun karnını doyurmana değil keyfine bakar da o yüzden.

bence iki erkek kedinin öpüşmesi gaylik gibi bir şey.

devrim, fabrika değil fikir yıkmaktır. eğer bir devrimin şartları; bir fabrikanın yıkılmasını gerektiriyorsa, insanların zihnindeki fabrika fikrini yıkamadığın müddetçe o fabrika -sen yıktıkça- yeniden üretilmeye devam edecektir. sen adına devrim dediğin şey ile iktidarı iktidarlaştırarak yok etmek istiyorsun. varolan ve varolmasından rahatsız olduğun iktidarı ortadan kaldırıp yerine bir üst-gerçekliği üreterek yeni bir iktidar yaratıyorsun. yaptığın tek yenilik ise; iktidarın biçimine şekil vermek.

liberal kızlar, susturuculu silah gibi hapşırır.

153 yorum:

  1. Yaşamayı öğrendim
    Doğumun ,hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
    Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
    Mevlana'nın da dediği gibi yaşam-senin deyisinle iki ezan arasındaki kusluk vakti(sevdim bunu kullanırım bi yerlerde)- ölümden çalınan zamanlardir. Ama ölüm kaybetmek değildir de mi..
    Bir Koleyi kurtarsak ve ona nasıl yaşayacağını soylesek o yine koledir. Efendisi değişmiştir o kadar. Matrix teki morpheus un dediği gibi biz sadece insanlara kapıyı gosterebiliriz.
    Liberal kızlar susturuculu silah gibi hapsirir . Bu sözden anladigim su;
    Liberalizm insanın düşünce ve vicandanen özgür olmasi gerektiğini savunan düşünce değil mi? Susturuculu silah gibi hapsirmak ise insanın kendi düşünceleri yüzünden-utanmasi- adam akıllı hapsiramamasi değil mi? Yani liberal kızlar kendi dusunceleriyle kendilerini tutsak ediyorlar. Hem neden kızlar liberal erkeklerin davranışları nasıl.
    Ah ne kadar da karışık bir yazı yazmışsın.
    Bir daha yazılarını tuvalete gittikten sonra yaz :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. freud'un çok fazla puro içtiğini gören bir arkadaşı ona ''sürekli, hayattaki her nesneye bir sembol ve anlam yüklediğini, her olayın da altından bir anlam çıkardığını ve aslında çok basit görünen şeylerin ne kadar karışık olduğunu gösteriyorsun. peki öyleyse puro içmenin-puronun sembolü nedir?'' diye sorar. freud da 'bazen bir puro, sadece bir purodur' diye cevap verir. demek istediğim şu, bazen bir hapşırık sadece bir hapşırıktır ya da bazen bir cümle, sadece bir cümledir. ötesi yoktur. açıkçası biraz absürd olasım geldi o kadar. açıkçası o kadar yoğun anlamlar vermeyi başarabildiğim tek yazı var o da: gazze için retorik.

      iktidarı yok ederken iktidarlaşma daha çok iktidarın dildeki yeri ile ilgili siyasal bir eleştiriydi. bunu uzunca işleyeceğım fakat taslaktan öteye gidemedim. üzerine yazmayı deniyorum.

      en iyi yazılar ya tuvaletteyken ya da sarhoşken çıkar. inan bana.

      Sil
    2. Evet insanın en yalnız kaldığı zamanlar. Bir fikrin çıkması için yalnızlık gerekiyor.

      Sil
  2. bazen derste, bazen tuvalette, bazen yalnızken bazen sarhoşken. hasta yatağında yatarken veyahut arkadaşlarınlayken. birden kafanda bir cümle parıldar. o cümleyi saatlerce düşünürsün gün içerisinde. olgunlaşır. günler, ayları bulur bir paragraf yazının çıkması. ne zaman çıkacağı da belli olmaz. ne kadar süreceği de.

    mesela bu yazı bir aya yakındır taslak halindeydi. taslaklarda -abartı değil- tam 3 yıllık bir yazı var olgunlaşmayı bekleyen.

    YanıtlaSil

  3. Selam;
    Canım sıkıldı ve saçmalamak istiyorum. Bunun için de senin yazının altını seçtim.
    Etrafindaki insanlarla cok zamandir tanisinca artik onlar seni hayatlarindan birseymis gibi sayiyor ve seni degistirmeye calisiyor. Zaten herkes basakalarinin nasil yasayacagi konusunda uzmandir. Benim de hayatimda bu sekilde insanlar cogalmaya basladi. En iyisi bir yabanciyla konusmak.
    Bi de su hayatinin hatasi turedi basima. Bi is yapmaya kalkisiyorum daha isin basindayken hayatimin hatasi oluyor. Ya da oyle yapmak hic bana gore olmuyor.
    İnsanlar artik etraflarina bakmiyor, etrafindaki guzellikleri gormuyor. Onlarin derdi baskasinin hangi kiyafeti giydigi. Ayni kiyafete ya da arabaya sahip olak icin esek gibi calismalari da cabasi. Neden onlarin da olmasin ki.
    Boyle dusunmeyen insanlar da kendisinden asagi birine bakip onun yok benim var sukurler olsun demesi. Bu bana cok bencilce geliyor. Resmen egolarini tatmin etmeye calisyorlar.
    Artik insanlar dusunmeyi unutmus. Bir ise bir fikre bir topluluga mensup olup hayatin amacini dusunmeden yasiyor.
    Bi de insanlardaki ben farkliyim durumu cok komigime gidiyor. Ben cok farkli biriyim demi ben cok guzelim ya da tuhafim hatta farkli olduklarini anlatmak icin ben cok salagim diyenler bile oluyor. Hayir biz hepimiz ayniyiz. Ve bize cok guzel gelen dusuncelerimiz bile belki baska bir insan tarafindan kesfedildi. İste insan bir cok ile baslayan bir sifata sahip olmuyor. Yani kendine niteliksiz demek herkesin yapabilecegi bir sey degio. Hele de sifatlarimizi konusturdugumuz bu dunyada.
    Felsefeye gececek olursak bu dunya bu aralar bana cok amacsiz geliyor. Hani kamerada bir seye odaklanirsin diger seyler bulaniklasir ya benim de odaklandigim sey kayboldu. Baska bir seye odaklanmam icin zaman gerekli. Ama bem bu boslugu sevdim.
    İnsanlara hayatin amacini sordugum da cok ilginc cevaplar aliyorum. Mesela annem bu dunyaya ibadet etmek icin geldigimizi soylemisti. Bu biraz ilginc geldi bana. Biraz bencilce degil mi? İbadet icin varliklar yaratmak. Peki ibadet icin yaratildiysak neden herkes Müslüman degil? Bu evrenin bir yaraticisi olmali Tanriya inaniyorum. Ama dinler biraz kafami karistiriyor.
    Bunu okuduysan sen de o an aklından geçenlerde ilgili yaz. Düşünmeden fikirler aksin.sürrealist çalışalım biraz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba.

      saçmalamak için en doğru yeri seçmişsin. tanımadığın ve bilmediğin insanlara anlatmaktan ve saçmalamaktan daha rahatlatıcı bir şey olamaz.

      nasıl yaşayacağına, ne giyeceğine, ne yiyeceğine veyahut ne yapacağına senden başka kimse karar veremez. kendi ölçütün sen'sin. ha bu demek değildir ki başına buyruk ol. hayır. doğru insanların sözünü dinlemek onların görüşlerine değer vermek ve onların dediklerini uygulamak(sorgulayarak) kötü bir şey değildir. ama unutma sen ne isen arkadaşların da odur. yani etrafındaki arkadaşlarının dostlarının seviyesini, neler ve kimler olduklarını belirleyen sensin. sana zarar veren sivrisineklerin hayatında yeri yok. şu yazıya bakmanı isterim : tragedyan, birey olma arzunun toplum tarafından yok edilmesine göz yummandır.

      az şeye sahip olanın köleliği de az olur der nietzsche. yaşasın asil yoksulluğum diye de ekler. ne insanlar gördüm kıyafeti olmayan, ne kıyafetler gördüm içinde insan olmayan klişesine bağlanacak biraz ama durum böyle. yaptığın şeylerden pişman olma hastalığı özgüven problemidir. uzun süredir bu hastalıktan ben de muzdaribim. biliyorum ve anlıyorum.

      hayat bize ANLAM'ı kavramamız için bahşedilen bir doğaçlamadır. evrenin, tanrı'nın, buda'nın veyahut ahuramazda'nın -ki adına ne dersen de- sana ketebe ettiği, doğru anlamlandıranın da hakikate ulaştığı engebeli, sarp ve dik bir yoldur. felsefe hiç kolay değildir dostum. kaldırması ve taşıması zordur. acı verir. etrafına baktıkça gördüğün boş- beleş adeta bir robottan farksız insan kitlesini gördükçe ne kadar da ilerdeyim dediğin, ileriye baktıkça da ne kadar da gerideyim dediğin bir süreçtir. insanlar kendilerini farklı görebilmek için çırpınadursunlar ne kadar sıradan bir insan olduğunu farkedebilmektir felsefe. kendine dışarıdan bakabilmek, görmektir.

      düşmüş aklına bi kere kıvılcım. sen istesen de alevlenecek istemesen de. vazgeç diyemem o yüzden. bu yol sana biraz acı verecek belki ama hakikate yaklaştıkça ne kadar değişip olgunlaşacağını tahmin edemezsin. biraz kopuk bir paragraf yazdım ama kusura bakma. düzeltmeye fırsatım olmadı. din konusuna gelince istersen o konuya güzelce ve ayrıntılı girebilirim bir daha ki yazıda.

      son sözüm şu: ego kötü bir şey değildir. seni ayakta tutan şeydir. kibir ile karıştırma. ama ne zaman önemsiz olduğunu hissetsen şu söz gelsin aklına.

      ''benden daha önemli ne olabilir ki?'

      sıfatları sen yönetmediğin müddetçe onu yönetmekten çok üstünde kendi isteğinle taşımaya devam edeceksin. işte bu yüzden ben Nitelik-siz'im.

      Sil
    2. ha bu arada pek alkol kullanabildiğim dönemlerde değilim maalesef, o yüzden pek sürrealist bir yazı olmadı*

      Sil
  4. Çok güzel olmuş yazın. Sürrealist bir yazı yazmak için illa alkole gerek yok diye düşünüyorum.
    Evet arkadaşlarımı belirleyen benim. Fakat arkadaşlarımla uzun süredir tanıştığımdan hepimiz çok değiştik. Bu değişiklik bende daha da bi fazla oldu. Gecen yıl ki ben senin yazılarını çok saçma bulurdu mesela. Daha bir hiç olduğumu yeni yeni anladım yani. Ee tabi arkadaşlarım benle aynı yönde degismediğinden aramız da farklılıklar oluyor. Ama ben bu hali seviyorum. Farklı bir bakış açısıyla bakabiliyorum.
    Az insana sahip insan özgürdür. Gecen akşam sokakta otururken önümden iki kişi geçti. Kıyafetleri baya iyi. Takım elbise giymişler saçları falan da yapıli. Önemli bir yere gidiyorlar anlaşılan. Ama öyle bir yuruyusleri vardi ki. Korkarak yuruyorlardi. Surekli saclarini, kıyafetlerini duzeltiyorlardi. Onlar gittikten sonra 3 kisi geçti. Birisi biraz yasli. Üzerlerinde ki Kıyafetler pek iyi degildi. Ama o kadar rahat ve özgürdüler ki. Yüksek sesle gülüyor, egleniyorlardı.
    Artık biz kıyafetlere, paraya değil onlar bize sahip oluyor.
    Evet felsefe zor iş. Önceden hiç aklıma gelmeyen soruların cevaplarını ararken buluyorum kendimi.
    Din konusunda yazacağın yazıyı merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  5. çok sevdiğim ve üstad bildiğim hocamın bir sözü vardır üstadın tuvalette bile peşini bırakma diye, o geldi aklıma. gelicem buraya.

    merhaba! evet alkole ihtiyaç duyuyorum maalesef. bade misali. tevazu sahibi olmak istiyorsan mütevazi insanları takip et ve oku. mevlana ile bektaşi veli'nin hikayesini bilir misin? anlatayım:

    Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektâş-i Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.)

    Durumu Hacı Bektâş-i Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektâş-i Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve ayni durumu Mevlâna'ya anlatır, Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder.

    Adam aynı şeyi Hacı Bektâş-i Veli ‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlâna'ya bunun sebebini sorar.

    Mevlâna şöyle der:

    - Biz bir karga isek Hacı Bektâş-i Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

    Adam üşenmez kalkar Hacı Bektâş-i Veli dergahı’na gider ve Hacı Bektâş-i Veli'ye, Mevlâna’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektâş-i Veli'ye sorar.

    Hacı Bektâş-i Veli de şöyle der:

    - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlâna’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

    güzel insanlar güzel atlara binip gittiler, demirin tuncuna insanın piçine kaldık. nedense ilginç bir şekilde senin aradığın şeyin tevazunun, alçakgönüllülüğün tasavvufta, abdallıkta, bektaşilikte olduğunu düşündüm. tanışmanı istedim. pir sultan abdal ile yunus emre ile. mevlana, bektaşi ile.

    hak bana bir ömür vermiş, boşu boşuna diyerek nihlizme ışık tutan aşık mahzuni ile,
    hiçbir türlü bulamadım ben beni diyerek egzistansiyalizmi yaşayan aşık veysel ile,
    ben hakla oldum aşina, kalmadı gönlümde nesne diyen şah ismail ile tanışmanı isterim. erkan oğur'la, neşet ertaş'la. aşkın bu topraklardaki gerçek sahipleriyle.

    bunlar seni felsefe yolunda rahatlatacaktır. felsefenin getireceği o kibirden arındıracak ruhunu dinginleyecek ve rahatlatacaktır. aynı zamanda sana alçakgönüllülüğü, aşkı, sevgiyi öğretecektir. işte o zaman değişmeyen arkadaşlarının yanında sen değişerek durabileceksin. eğğer onlar sana ayak uyduramıyorsa sen cahil veyahut umursamaz taklidi yapabilirsin. zor değil. yıllardır yaptığım şey bu :)

    yine biraz konudan saptım sanırım bilmiyorum belki de saçmaladım ama. din ile ilgili görüşlerimi senin sorduklarına göre cevaplamayı planlıyorum çünkü cidden din çok geniş ve engin bir konu. he bu arada söylediklerimi hakikat olarak görmüyorum ve din konusunda fazla radikal biriyim. o yüzden söylediğim bazı şeyler sana saçma ve kabul edilemez gelebilir. zaten senden istediğim de kabul etmen değil üzerine düşünmen. çok zor soru sorma ama tamam mı?

    ''biz ha isek, siz de ha'siniz
    siz hu iseniz, biz de hu'yuz
    hayy'dan gelen huya gider.''

    YanıtlaSil
  6. Hocan ne kadar da doğru söylemiş . Ben de senin peşine takıldım bırakmicam. Ve hayat çok ilginç değil mi? Dislike lar sozelciler den geldi yorumunun altındaki yorumlara bakmasaydim senle tanisamicaktim. Ve o gün canım sıkıldığı için okula gitmemistim. Gitseydim o video yu izlemicek ve suan bunlari yazmak yerine baska seyler yapcaktim. Mesela disari cikabilirdim ve olebilirdim. bu bu olabilirdi diye baslayan hikayelerin hepsi olumle sonuclandiriyorlar. Herhalde aklimiza gelen en kotu senaryo bu. Ama olum bir kaybediş değildi de mi.. buna kelebek etkisi mi deniyordu? Geçmişmizde ki küçücük bir eylemimiz geleceğimizi değiştiriyor.
    Verdiğin isimler için teşekkür ederim . Ben de arada Mevlana okumaya çalışıyorum.
    Yazını okuduğumda saat 3 dü ve aşık Mahzuni yi merak etmiş bakmak istemiştim. Başka şarkılar la da devam edince baya kendimi rakılık şarkılarda buldum. Artık ne kadar dolmuşsam ağlamaya başladım. Güzel bir arınma oldu bu Teşekkürler. Bu ağlama konusu benim büyük tabularimdan. Başkasının karşısında aglayamiyorum hatta agladigimi söylemek bile zor bir iş benim için. Nedense ağlamayi güçsüzlük sayıyorum. Bunun ne kadar saçma olduğumu biliyorum. Çok duygusal biri olduğum halde insanlar benim en duygusuz insan olduğumu söylüyorlar. Ve bu cahil taklidi yapmak kadar kolay değil. Zor bişey.
    Bu kadar ruh dinginliginden sonra gelelim felsefeye. sence din gerekli mi? Yani Allah'ın bizim kildigimiz namaza ihtiyacı var mı? Ve bu dinler neden insana rahatlik sağlıyor? Hristiyan bir insan kliseye gidince huzur bulur müslüman da camiye gidince Budist te- o nereye gidiyor bilmiyorum-
    müslümanlar Hristiyan lik yanlış diyor Hristiyanlar tam tersi. Farklı şeylere inansak ve o yanlış olsada huzur buluyoruz. Küçükken izlediğim filmlerde birisi ağlayarak kliseye girince ne işe yaricak ki zaten yanlış şeye inanıyor derdim.
    Bence burda asıl olan doğruya ya da yanlışa inandığın için değil inandığın için rahatliyorsun. Toplum sana bunu küçükken öğretiyor ve bunu uygulayınca rahatliyoruz.

    YanıtlaSil
  7. o yazıyı kendimi üstad olarak gördüğüm için yazmamıştım ama iltifatın için teşekkür ederim. yine de o üstad ben değilim maalesef. her zaman söylerim bilgi ve hakikat insanın ayağına gelmez o çalışarak ve hakedilerek kazanılır. o yüzden benim için de güzel ve yerinde tesadüf oldu okula gitmeyip yutuba girmen.

    arınma/katarsis. yerinde oldu. bunu aklında tut olur mu? şimdi ağlama meselesine geleyim. ağlamak hiçbir surette güçsüzlük değildir, utanılacak bir şey hiç değildir. aksine rahatlamanı sağlar. tabi buna her ağlama dahil değil. bu biraz arkadaşça bir tavsiye. ben asıl meseleye geleyim:

    tüm müslümanlar ve yahut hristiyanlar hakikatin kendisinde olduğunu kendisinden başka herkesin yanlış olduğunu söylüyor. şimdi ibadet ve inanç konularını ele alalım ve konuya çok değişik bir açıdan yaklaşalım. müslümanların, yahudilerin, budistlerin, hristiyanların bunlardan herhangi birinin haklı olma ihtimalini düşünmek yerine hepsinin haklı olduğunu düşündün mü? yani ya hepsi hakikatse. ya hepsi doğruysa. peki bunların hepsi aslında tek din'in farklı yorumlamaları ise. bunu hiç düşündün mü?

    etimolojik olarak düşünelim. islam kelimesi kelime kökeni itibariyle s-l-m kökünden türeyen teslim olmak anlamına gelen bir kelimedir. ''teslimiyet''

    neye teslimiyet? Allah, yehova, god, tanrı ne dersen de. yaratıcıya teslimiyet. peki dinin ne olursa olsun bir ve tek olan bir yaratıcıya inanmak teslim (islam) olmak mıdır? kurana göre evet.

    bakara 62 - Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

    burdan sonrası biraz radikal. devam etmemi istedikçe ve sen sorularını sordukça devam edicem.

    YanıtlaSil
  8. Peki ibadetler? Sadece teslim olmak yeterli mi? Öyle olsaydı Kuran'a İncil'e neden ihtiyaç duyalım.

    YanıtlaSil
  9. pek tabi. zaten kastettiğim şuydu. bu konuda hakikat söz konusu iken din ayrımının önemli olmadığını söylemek istedim. yani demek istediğim budizm de olsa yahudilik de olsa tek tanrılı tüm dinlerin kökeni tek bir tanrıya ve tek bir dine yaratılıyor. zaten dinlerdeki mitlerin ve ibadetlerin bu kadar ortak yönünün olması aslında bunların hepsinin bir insan uydurması olmasından ziyade tek-tanrının emirleri olduğunun bir kanıtı. bugün islam dininde anlatılan hikayelerin ve kıssaların sümer ve babil anıtlarında kitabelerinde biraz daha değişik versiyonlarla varolduğunu görüyoruz. bu kuran'ın çalıntı bir kitap olmaktan ziyade tanrının tüm toplumlara nüfuz ettiğini gösterir. buralar biraz ayetlerle ve kanıtlarla doldurulması gereken konular.

    ibadetlere gelelim. ibadet dediğimiz şey nedir? neler ibadet sayılır? ibadet sadece vücut ile gerçekleştirilen bir takım hareketlerden mi ibarettir? önemli olan bu. yani demek istediğim ibadet denilen şeye salt namaz kılmak veyahut oruç tutmak gözüyle bakarsak çelişkiye düşeriz.

    dinler değil din var. kitaplar değil kitap var. dinin adı çelişkisiz ve hakiki olan ed'din, kitap ise kendi başına kuran değil zikr'dir. el zikir. yani anlam. anlam denilen şey kitabın üzerinde yazandan ziyade anlatmak istediği insan ve insanoğluna bahşedilen hakikatleri içinde bulunduran, insana ketebe edilmiş tüm doğa-dünya ayetleridir. ve bu yolda kuran'ı, incil'i, tevratı, buda'yı mezmurları, sümer kitabelerini okumak anlamlandırmak ve inletmek* gerekir.

    *inletmek tabirini fuko ağabeyimiz niçe'yi yorumlarken kullanır ve şöyle der: ''nietzsche'ninki gibi bir düşünceyi takdir etmenin en iyi yolu onu kullanmak, bozmak, inletmek ve itiraz ettirmektir.

    konudan biraz saptım gibi. yavaş yavaş toparlıcam umarım.

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten de Tanrıyı biz öldürüyoruz. Artık din adamlarımız orta çağın rahiplerine benzemeye başladılar. Din o kadar da kompleks bir şey değil. Gerçek din içimizde. Özümümüzü unutup saçma sapan safsatalara inanmaya başlıyoruz bir süre sonra.
    Yazının üstüne biraz düşünmem gerekli. Sorum olursa sorarım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  11. ben teşekkür ederim. demek istediklerimi anlatamamışım gibi hissediyorum. genelde böyle hissederim. umarım aktarabilmişimdir. bekliyorum .

    YanıtlaSil
  12. Peki iyilik-kötülük anlayışımız dine bağlı midir? Bir şey Tanrı emretti diye mi iyidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yüzyıllardır süren bir tartisma konusu. Benim kanaatim bir sey tanrı emretti diye iyi olmaktan cok iyi olan seyleri tanri'nin emrettiği yönünde.

      Sil
  13. Öyle düşününce de tanrı dan ayrı bir iyilik olmuş oluyor. O zaman iyiliğin kaynağı ne?

    YanıtlaSil
  14. Üzerine fazla düşünmediğim bir konu hakkinda seni tatmin etmeyecek yazilar yazmak istemem. Ancak sorunun ciddi anlamda verilebilecek görüşlerden baska cevabi yok ve ben de bu soru üzerinde donanim sahibi değilim.

    Kabul ediyorum zor bir soruydu. Cevap verebilmek isterdim.

    YanıtlaSil
  15. Zor bir soruydu cümlesini okuyunca ister istemez sırıttım. Bu cevap vermediğini anlayınca daha fazla üzülmeme sebep oldu. Anlamadigin konular da susabilmek güzel bir şey olsa gerek. Ben hiç bilmediğim bir konu hakkında kafadan bir şeyler atıp sonra onları savunmaya başladığımı farkediyorum. Garip bir şey yani.
    Neyse iyilik ve kötülük üzerinden devam edecek olursak; klasik soru vardır ya Tanrı neden bu kadar kötülüğe izin veriyor. Neden kötülük var demiyorum ama mesela bir çocuk n kıyıya vurmayı neden hak etti. Ya da annesinin karnında babasını kaybetmeyi hangi çocuk hak eder?
    Çocuklardan örnek verince aklıma şey geldi. Bu da ikinci sorum. Freud 'a göre insan davranışları çocukken oluşur ve onu büyüyünce birakamazlar. Yani bizim nasıl olacağımızı belirleyen annemiz ve Babamız değil mi? Bu açıdan bakınca tüm suçu onların üstüne atabiliriz. Benim de bu konu hakkinda bir kaç düşüncem var önce sen cevapla sonra ben yazcam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. her şeye dair fikri olanın hiçbir şeye ait fikri yok demektir. neden üzüldüğünü anlayamadım pek ama. konunun belli bir cevabı yok. ben de üzerine düşünmedim açıkçası. bu yüzden donanımlı olmadığımı söyleme gereği duydum.

      insanoğlu şuanki teknolojiyle belli bilgisayar üzerinde yapay zekalar yaratıp onların özgür seçim yapmasını sağlayabiliyor. şimdi böyle bir bilgisayar üzerinde yapay zeka kodladığını ve onları dünyasında özgür bıraktığını düşün. yapay zekanın birbirini öldürmesinden, yaralamasından, aç bırakmasından sen mi sorumlu olurdun?

      sorduğun soru kötülük problemine dayanıyor. kısa özeti şu tanrı varsa, kötülük neden var? ben bu soruya her zaman şu kısa soruyla cevap verdim. tanrı'nın olmadığını varsayalım öyleyse iyilik neden var?

      freud'a göre insan kişiliği çocukken oluşur ve belirlenir. davranışları değil. yine bu durum değiştirilemez ve aşılamaz değildir. ek olarak freud'un teoirisi bilimsel bir gerçeklik de değildir.

      Sil
  16. Freud un söylediği bilimsel olmasa da insan kişiliğinin gelişimi konusunda çevre etmeni göz ardı edilemez. Ve insan kişiliği davranışlarını seçimlerini de etkiler. Kişiligimizi değiştirmemiz içinse büyük bir çaba gerekli. Sonuçta kişiliğimizin doğurduğu davranışlar bir süre sonra otomatik hale geliyor. Bizim kontrol edemediğimiz spontane davranışlarımız var.
    Biz yapay zeka yapsak bunun içinde kötülük-kusur olması beklenilen bir şey. Ama tanrı kusursuz. Kötülüğün kaynağı ne? Tanrı da hiç olmayan bir özellik nasıl biz de oluyor?

    YanıtlaSil
  17. fazla determinist baktığını düşünüyorum. en nihayetinde özgür irade denilen kavramı yadsıyamayız. yahudi ırkçısı, nazist bir almanya'da doğmuş olman senin nazist olmanı legal yapmaz. kabuğunu aşıp kendini var edebilmen gerekir. belli ölçüde bireyin davranışlarının sosyal çevre, aile, süper ego denilen illet gibi etmenler ile belirlendiğini varsayabiliriz ama buradan öz seçimi ve iradedeyi yadsıyamayız.

    sen yapay zeka yapıyorsun ve bunda kötülük kusur olması beklenilen bir şey değil. bilgisayar ortamından bahsediyoruz. sen kötülüğü ve kusuru yapay zekanın fbs'sine (buradaki fbs'den kastım fuad-basar ve semadır yani akıl fıtrat ve vicdan) yüklediğin zaman bundan sonrası onların seçimlerine bağlıdır. amma eğer bunları hiç yüklemezsen yapay zeka bunları kendiliğinden ortaya çıkaramaz. burada demek istediğim diyalektik anlamda düşünmek gerektiği. senin şuan bir şeyi iyi-güzel diyerek adlandırabilme yetin kötü-çirkin olgularının dünyada varolabilmesinden gelir. yani eğer iyiliğin ölçütünden söz edebiliyorsan bunun sebebi kötülüğün dünyada halihazırda var olmasıdır. kötünün olmadığı bir dünyada iyilikten söz edemezsin. bir karşıtlıklar ilişkisi söz konusu.

    tanrı kusursuzdur. bunda hem fikiriz. ama bütün semavi dinlerde tanrı'ya karşıt olarak tanrıyı anlamlandırabilmen için bir olgu daha vardır. şeytan, ehrimen, çamur gibi. tanrı kusursuz olabilir lakin biri varolmaya devam ettikçe diğeri de varolmak zorundadır. biri öteki olmadan yaşayamaz. (burası kendi yorumum oldu çok fazla, istersen takılma)

    evren üzerinde her şey zıttıyla makbüldür ve zıttıyla yaşar. iyilik olmadan kötülüğün ölçütünün olmayacağı gibi. insanın yaratılışında da aynı şey söz konusudur. ayetleri hatırla çamurdan yaratılan insana kendi ruhunu üfleyen tanrı. çamur burada safi-kötülüktür. tanrı ise mükemmellik-iyilik. insan tanrı ruhundan ve balçıktan meydana gelir. bunun gibi.

    YanıtlaSil
  18. Hımm anlıyorum. Evet haklısın. Güzel bir yazı olmuş. Bu yazı üstüne düşünmem gerek. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  19. İyi ve kötü nün farkını akıl fıtrat ve vicdan sayesinde anlayabiliyoruz. Bunlardan kastımız ne? Bilhassa vicdan derken neyi kastediyorsun? Ve bu vicdan tüm insanlar da ortak bir payda da buluşabilir mi? kötülük yapmamız akıl fıtrat veya vicdanımızın bozulmasından mı kaynaklanıyor? Mesela Nazilerin o kadar kişiyi katlederken vicdanları hiç mi sızlamadı? Gerçekten kötü bir şey yapınca bizi husursuz eden bir mekanizmayı anlamakta zorluk çekiyorum.
    Sorduklarım yine ahlak konusuna giriyor ama ahlak konusunda kafamı kurcalayan şeyler var.

    YanıtlaSil
  20. evet farkettim onu ahlak konusuna fazla takılmışsın. ki maalesef ahlak, sanat ve bilgi felsefesi alanım değildi sayende ben de çalışmış oldum bir şeyler edindim. vicdan denilen şey içsel bir muhakemedir. kendini sorgulamadır. akıl fıtrat vicdan'dan kastım bizi hayvandan ayıran 3 şey. yani bilinç. bu üçü'nü ne kadar yüksek düzeye çekerse insan o kadar kanatlanır ve tekamüle erişir. zihinsel olgunluğa ulaşır kastım bu. nazilerin o kadar kötülüğü yaparken vicdanı sızladı mı bilinmez, hırsızlık yaparken, adam öldürürken nasıl hissediliyor hiçbir fikrim de yok ama bu konunun güç ile alakası olduğunu düşünüyorum. eğer iyi insan olduğunu düşünüyorsan bu eline kötülük yapma kudreti geçmediğindendir. eğer elinde kötülük yapma gücü varsa ve bunu kullanmıyorsan işte o zaman gerçekten iyi bir insansındır.

    YanıtlaSil
  21. Kendini sorgulamak. O zaman eğer yanlış şeyler biliyorsak ne kadar vicdanlı olursak olalım yine de yanlış eylemi yapmaktan kaçınamayız.
    Ve senin ahlak konusunda ilk dediğin şeyler Reina katliamcısı yaptığının doğru olduğunu düşünüyordu. Hatta bu düşünceye yüksek bir iç muhakemeden sonra varmış olabilir. Hatta o kişi vicdanlı bile olabilir.
    Ah ilk dediklerini daha yeni anlıyorum. Oysa anladım sanmıştım.
    Bu yazdıklarını da anlıyorum sanıyorum ama bir süre sonra ne kadar anlamadığımı anlıyacağım ki o zaman anlamaya daha çok yaklaşmış olacağım. Evet yavaş yavaş anlamaya başlıyorum ahlak konusunda anlatmak istediklerini. Ki bunlar alanın değilse alanın olan konular da yazdığın yazıları kaç yıl sonra anlarım artık..
    Bu konu hakkında düşünmem gerek. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  22. reina katliamcısı yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünüyordu ama yaptığı şeyin aslında yanlış olduğunu anlayacak kadar beyni vardı maalesef. sorgulamak ve kabuğundan çıkmak gerek.

    merak etme ne ben senin övdüğün kadarım ne de sen kendini yerdiğin kadarsın. ben senin övdüğünden daha azıyım sen de kendini yerdiğinden daha fazlasısın. ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  23. Evet ama yine de yanlış sonuca vardı. İnsan öldürmek başka bir şey o yol adına kendini feda etmek bambaşka bir şey. Reina katliamcısı da ölümü göze alarak gitmiştir. Öyle olmasa bile gönüllü canlı Bombacılar ideojileri uğruna kendilerini feda ediyorlar. Nasıl bir psikolojik baskıya maruz kalıyorlar ki sonucunda sorgulama yetilerini kaybedip o kadar insanı öldurebiliyorlar. Teröristlerin psikolojisi çok karmaşık ve normal insanlardan ayrı düşünülmesi gereken bir konu.

    Şu an olduğumuz durum az ya da çok farketmez istersek kendimizin ya da başkalarının dediğinden az olalım istersek çok önemli olan gelişmeye ve öğrenmeye ne kadar açık olduğumuz. Ki Biz buna çabalıyoruz.

    YanıtlaSil
  24. küçüklükten bu yana yanlış bilgilerle doldurulup zaaflarından yakalanıyorlar. işte vatan, din zaafı gibi. evet biraz karışık bir durum ve ayrı grupta incelenmesi gerek sanırım. yazacak pek bir şey bulamadım.

    YanıtlaSil
  25. Selam;
    Bu konu hakkında benim de söyleyecek bir şeyim kalmadı. Yine ahlak konusunda kafamı kurcalayan bir şey olursa sorarım.
    Hadi başka şeylerden konuşalım. Mesela yazılarında Marksizm den bahsediyorsun. Buna internetten biraz baktım ama fazla da bir şey anlamadım. Ne bu Marksizm?

    YanıtlaSil
  26. selam..

    marksizm, diyalektik ve tarihsel materyalizme dayanan marks'ın ekonomik bazlı toplumsal dünya görüşüdür. marksizme göre toplum kapitalist sistemde proletarya ve burjuvanın çatışmasından önce sosyalizmi doğuracak sonra da komunizme dönüşecektir. maddecidir ve bilimseldir. en kısa böyle özeetleyebildim çünkü marks'ın kendisi 3 ciltte zor anlatmış ki bi de bunun pratiği var. biraz uzun ve meşakatli bir konu anlayacağın. bi de yanlış anlama ama neleri bilip neleri bilmediğini bilemediğim için nasıl açıklama yapacağımı bilemiyorum. sorularına göre devam edicem...

    YanıtlaSil
  27. Felsefe adına bilgisel olarak bir şeyler öğrenmek istemiştim. Ve buna çokça karşıma çıkan Marksizmden başlamak istemiştim. Bu konu hakkında ise hiç bir fikrim yoktu . Hangi mantıkla bu kadar geniş bir konuya kolları sıvadım bilmiyorum Ama Yaklaşık 45 dakikadır bakıyorum bir buğday uzunluğunda yol katettim. Ama o bugdaylar biriken birike tepeyi oluşturuyor sonra ise bir buğday tüm tepeyi yikabiliyor -böyleydi demi-.
    Bu çok geniş bir konu ve eğer araştırmaya baslarsam içinden çıkmam. Ki bu aralar hiç zamanı değil çok yoğunum sınavlarım car. Ama sınavlardan sonra bu Marksizme bakicam ve sorularımı sana sorucam.
    O kadar zor olmayan konulardan konuşalım şimdilik. Hımm -bu çok saçma gelebilir ama yorumunu merak ediyorum- sence ateistler neden ateist? Bu evrenin yaratıcısının olmamasını düşünmek çok saçma bir ddüşünce gibi geliyor bence. Ve bu inanç meselesi diyip köşeye atılacak bir konu değil çünkü çoğu ateist felsefe din ve bilim konusunda benden çok daha bilgililer ve tanrının olmadığı fikrine arastirarak variyorlar. Tamam sana göre tanrının varlığına inanmak için argümanlara ihtiyaç duyulmaz peki tanrının olmadığını düşünmek için -inanmak değil çünkü bana göre tanrının var olmadığına inanılmaz- argümanlara ihtiyaç var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ölçülü bir şekilde girersen içinden çıkılmayacak bir şey değil. demek istediğim şuydu yani daha iyi yardımcı olabilmek için varolan birikimini merak etmiştim. yanlış anlaşılmak istemem. marksizm zevkli ve bir o kadar da bitmek bilmeyen bir konu. ama marksizme el atmak için başka şeylerden başlamak gerek. yoksa marksizm doğru anlaşılmaz. misal: diyalektik, sınıfsal çatışma, hegel, materyalizm gibi..

      ateistlerin genelinin araştırarak ve bilerek ateist olduklarına katılmıyorum. en az müslümanlar kadar seviyesi düşük eleştiriler ve argümanlarla görüşlerini savunuyorlar maalesef. ki tanrı'ya inanmak veya inanmamak meselesinin araştırmaktan ziyade anlamlandırma meselesi olduğunu düşünüyorum. yani idrak edebilme ve kafada oturtabilme. bunu lise hayatımın yarısından fazlasını ateist geçirmiş biri olarak söylüyorum. genelinde şöyle bir kanı var: islam çok saçma bir din öyleyse ateist olmalıyım. bu çok komik. öyleyse deist ol niye ateist oluyosun diye soruyorum genelde küfür yiyorum. bu konuda tanrı yoktur argümanım da şu şeklinde öne sürülen tüm yargıların geçersiz olduğunu tanrıya inanmıyorum çünkü inanmıyorum açıklamasının bile daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. inanmıyorum çünkü mantıklı gelmiyor diyen insanlara saygı duyuyorum bence en makul açıklama bu.

      biraz fazla düz bir yazı yazdım sanırım. marksizme paçaları sıvamıştım ondan oldu.

      Sil
  28. Evet bence de dinin sacma gelmesi ile tamamen tanrıyı reddetmek apayrı şeyler.
    sanırım herkesin dini saçma bulduğu ve anlamlandiramadigi bir dönemi oluyor. Ki zaten bu dönem içerisinde sadece dini değil çoğu şeyi anlamlandiramayabiliyor insan. Bu dönemde çok çabuk farklı düşüncelere kapılıp bir topluluğa ait olma düşüncesi baskın oluyor. Bi de bunu ömür boyu sürdürenler var. Sadece ateistlik için söylemiyorum insanlar bilgisiz oldukları konularda bir düşünceyi benimsiyorlar sonra bu saçma gelse bile inanmaya ve savunmaya devam ediyorlar. Hele hele politik düşüncelerde. Politik düşüncelerde insanların bu kadar ısrar ettiğini dinlemeden anlamadan sürekli aynı şeyde takılıp kalmaları beni sinir ediyor. Ülkenin geleceğine karar veren insanlar dinlemeyi bilmelerini isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. politika ve din, ağzı olanın konuştuğu bir alandır. tonlarca kitap da devirsen kahvedeki dayıdan daha fazla bilemezsin. maalesef geri kalmış toplumlarda bu durum böyledir. o yüzden böyle insanlarla tartışmaya bile girmemeni öneririm. hevesli olduğum yıllar insanlara bir şeyler anlatma derdindeydim ama bir sürü tehdit, küfür ve hakaret yedim.o yüzden pek bi anlamı yok bir şeylerin.

      hayatım boyunca hiçbir görüşe, topluluğa ait olamadım. daha yeni yeni adlandırmaya çalışıyorum kendimi. yıllarca da uğraştım fakat başaramadım. işte bu yüzden yersiz-yurtsuzum. ben böyle adlandırıyorum.

      Sil
  29. Zaten hiç bir şeye hiç bir yere ait olmak en iyisidir. Hiç bir şey aslında her şey değil midir? Tüm topluluklardan uzak ama bir o kadar da hepsinin içinden. Bir resim gibi. Bazı insanlar resim de güneş olmak istiyor bazıları ev. Aynı fikir de olanlar birleşip resimdeki öğeleri oluşturuyor. İşte sen gibi hiç bir yerden olanlar da uzaktan tüm resime bakabiliyor.

    YanıtlaSil
  30. aslında bir görüşe ait olabilmek ve o görüşün ardında durabilmek güzel bir şeydir fakat dediğim gibi hayatım boyunca her şeye muhalif olmaktan daha ötesi olamadım. bu dediğin kadar iyi bir şey mi emin değilim.

    YanıtlaSil
  31. Bir görüşe ait olmak bana çok dar geliyor. Bir topluma ait olunca o toplum tarafından benimseniyorsun ve bu bana sınırlandırma gibi geliyor. Hiç bir yere ait olmayınca istediğin zaman çıkıp gidebilirsin. Bilmiyorum ilerde belki fikrim değişir ama şimdilik böyle düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dediğim gibi bilinçli ve eleştiriye açık olduğun sürece, eğer savunduğun şeyi tam anlamıyla doğru savunabiliyorsan hangi zümreden olduğunun önemi yoktur. orası sadece bakış açısına girer. ama dediğin doğru bence de objektif olabilmek hiçbirisine ait olmamaktan geçer.

      Sil
  32. Merhaba sizlere merhaba siz üst-insanlara.. çok güzel vaiz veren bir bilgeye giden zerdüşt onu dinlerken bilgeyi çok komik soytari bulmuştu ama yinede bu bilge uyumayı çok iyi biliyor bundandır vaizlerinden vazgecmemeleri dinleyen gençlerin ne mutlu bana ki o boş vaizlerin uykum için gerekli ve zorunlu vaizlerini dinlemek zorunda olmadığımı bana gösterdiniz niteliksiz ve kanat dostlarım araniza katılabilirmiyim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba. hoşgeldin. tabiki katılabilirsin, sadece burayı nerden buldun merak ettim. kolay kolay okunan biri değilim de.

      Sil
    2. John nash oyun teorisi disslike dersem yeterli olur galiba

      Sil
  33. Hoşbuldum sizleri tanımak ve yaşamın üst boyutunun olduğunu tekrardan görebilmek çok hoş bir duygu

    YanıtlaSil
  34. Ne yorummuş o da. Bizi böyle toplaması tuhaf ve sevindirici.
    Merhaba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, ilginç. o gün canım sıkılmasa muhtemelen o yorumu yapmayacaktım bile. mutlu oldum yaptığım için.

      Sil
    2. Kesinlikle üçümüzün orda buluşması müthiş bir gizem. gerçek nedir diye düştüm yola zaman ve olayların beni buraya kadar getirmesini gördüm bakalım daha neler yaşayacağız koyu bir sohbet etmeliyiz ama pek denk gelemiyoruz :)

      Sil
  35. Bence bir saat belirleyelim. Ve o saatte hepimiz internette olalım. Yoksa hiç denk gelemicez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynı saatte olsak bile burası pek devamlı sohbet edilecek bir yer değil maalesef.

      Sil
  36. Tamam. Peki nasıl sohbet edebiliriz?

    YanıtlaSil
  37. İsterseniz Messenger'dan grup açabiliriz.

    YanıtlaSil
  38. Facebook'un mesajlaşma uygulaması.

    YanıtlaSil
  39. Size de uygunsa ya messenger ya da whatsappta bir grup açıp muhabbet edelim?

    YanıtlaSil
  40. Peki şimdilik böyle kalsın o zaman.. erdem ve vaizler üzerine konuşalım biraz isterseniz ?

    YanıtlaSil
  41. telefon ve vatsap üzerinden bu şekilde uzun uzun konuşabilen bir insan değilim pek. sizi pek memnun edebileceğimi düşünmüyorum bu konuda. bir süre kadar böyle devam etsin. yanlış anlama ama sen daha yeni geldin. biraz daha seni tanıyalım, kanat burada uzun süredir yorum yapıyor az çok tanıyorum. belli bir zaman geçtikten sonra dediğinizi uygularız. o zaman hem daha iyi olur. ne dersiniz?

    YanıtlaSil
  42. Olur bencede biraz daha iyi tanımalıyız birbirimizi daha sonrasında uygularız istenileni

    YanıtlaSil
  43. Olur bencede biraz daha iyi tanımalıyız birbirimizi daha sonrasında uygularız istenileni

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlayışın için teşekkürler, konusmak istedigin bir konu, sormak istedigin bir soru, yardirmak istedigin bir tartisma varsa yazabilirsin buraya. Elimden geldiğince bir şeyler yazmaya calisirim ben de.

      Sil
  44. Evet nihilist erdem ve vaiz üstüne konuşalım. Senin düşüncelerin neler ya da soruların?

    YanıtlaSil
  45. Öncelikle erdem nedir ? Erdem sadece belirli ilişkileri menfaatleri çıkarları ayakta tutmak için mi vardır? Erdem diger bütün seyler gibi ınsanları kelepçeleyip zincirleyip menfaat ve çıkar uğruna yönlendirmek için mi vardır sizin görüşleriniz ne ben erdemin bunlar için olduğunu düşünüyorum

    YanıtlaSil
  46. Bence erdem insanlarda doğuştan potansiyel olarak bulunuyor. Akıl fıtrat ve vicdan sayesinde toplumun bize dayatmaya çalıştıklarını sorgulayabiliriz. Kabul ettiğimiz doğru ve yanlışlarda tabiki toplumun düşünceleri var ama toplum adam öldürmeyi doğru kabul etse de biz iç sorgulamayla bunun yanlış olduğunu anlayabiliriz. Benim erdem denilince anladigim ahlaki değerler toplamı. Erdem derken kast ettiğin bu mu?

    YanıtlaSil
  47. Evet zaten erdemler insanın doğru yanlışı ayırt etmesini sağlayan yol gostericilerdir ben insanlarda vicdanın bulunduğu noktayı onaylıyorum,bir parantez açmak istiyorum bizim erdemlerim yani ahlaki bütünlüğümüz toplumun oluşturduğu kurallar neticesinde bizi bir köle boyutuna getirdiği noktasındayım örneğin tanrı buyrukları veya bunun getirisinde diğer dünya ilişkisi bağlamında öne sürülen bazı kurallar ve bu kuralların kişinin özgür iradesini yitirmesini sağlaması. Daha açıklayıcı olur belki yani tasdiklemesi icin sunu diyelbilirim tanrı kavramından yola çıkarak erdemlere yön vermeleri ve yönetici sıfatının tüm bu oluşan sürüye itaat etmeyi öğretmesini sağlayan bu afyonları kullanması... Nietzsche'yi anmadan geçmek istemiyorum zamanında erdem üzerine konuşan bir bilgeyi övdüler..(uyku ve erdem üzerine)

    YanıtlaSil
  48. Evet zaten erdemler insanın doğru yanlışı ayırt etmesini sağlayan yol gostericilerdir ben insanlarda vicdanın bulunduğu noktayı onaylıyorum,bir parantez açmak istiyorum bizim erdemlerim yani ahlaki bütünlüğümüz toplumun oluşturduğu kurallar neticesinde bizi bir köle boyutuna getirdiği noktasındayım örneğin tanrı buyrukları veya bunun getirisinde diğer dünya ilişkisi bağlamında öne sürülen bazı kurallar ve bu kuralların kişinin özgür iradesini yitirmesini sağlaması. Daha açıklayıcı olur belki yani tasdiklemesi icin sunu diyelbilirim tanrı kavramından yola çıkarak erdemlere yön vermeleri ve yönetici sıfatının tüm bu oluşan sürüye itaat etmeyi öğretmesini sağlayan bu afyonları kullanması... Nietzsche'yi anmadan geçmek istemiyorum zamanında erdem üzerine konuşan bir bilgeyi övdüler..(uyku ve erdem üzerine)

    YanıtlaSil
  49. Öncelikle erdem nedir ? Erdem sadece belirli ilişkileri menfaatleri çıkarları ayakta tutmak için mi vardır? Erdem diger bütün seyler gibi ınsanları kelepçeleyip zincirleyip menfaat ve çıkar uğruna yönlendirmek için mi vardır sizin görüşleriniz ne ben erdemin bunlar için olduğunu düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biz bu konu üzerine fazlasıyla konuştuk kanat ile o yüzden dahil olmak istemedim başta ama, sonradan dahil olmam gerek diye düşündüm.

      nietzsche kendine sadık kalabilmek için toprağa sadık kaldı. ve ahlak benim için yaşamayı bilmeyenlerin keşfidir.

      Sil
    2. Kesinlikle Yaşamayı bilmeyen insanlar sürekli öğüt isterler. Nietzche bir bireyin başka biri tavsiyesine yada öğütüne bağlı kalmadan yaşaması gerektiğini söylüyor. Bence de eğer bu toplumsal yaptırımların tümüne uyarsak bizde sıradanlaşır,herkesleşiriz. Biz eğer bunu aşamazsak maalesef ki sürekli aynı şeyleri konuşuyor olacağız kuralların boyutunu kuralların evrenselliğini ve yahut vazgecilmezliginde kalıp duracağız. Nietzche üst-insaninda anlatılmak istenen çok trajik bir insanlık boyutu var. Insanlar hatvan evresini geçip insan boyutuna geldiler ancak burda böyle çakılı kalamazlar üst insan boyutuna geçmezlerse bu düzende ki çarpıklık hep devam edecektir.

      Sil
    3. sence üst-insan nedir-kimdir?

      Sil
    4. kanat, aynı soruyu sana da soruyorum, sence üst-insan nedir?

      Sil
  50. Bütün ahlâkların ötesine geçmiş kendi erdemleri olan ve erdemlerin en üstüne geçmiş insanlar üst insan aşamasına geçerler yani dayatılan olan değer yargılarını yıkan ve hiçe gelen kendi yargıları ile hareket eden insanlari üst insan olarak goruruz bence. Insanların evrensel ilkelere dayalı yaşamamaları,bir topluma kendini uyduracak kadar dayatmalara bağlı kalmalı ki üst insana geçmeli nietzche hayvan,insan,üst insan evrelerine dönüp baktığımızda bize yerinde saymanin bir evrede takılı kalmamızın intihar olarak açık ve net bir şekilde gösteriyor bir ip cambazı örneği gibi ip cambazı ipin basında duramaz ortada sonsuza değin kalamaz yere çakılır ilerleyip ipin sonuna geçmeli ki hem şovunu bitirsin hemde düşme tehlikesinden kurtulabilsin insan boyutundayız bizde üç evrenin ortasındayız geriye gidemeyiz ortada kalamayiz ilerlemeliyiz aksi taktirde çakılıp kalacaz üst insan boyutuna geçmezsek erdemlerin vaizlerin büyüsüne takılı kalırsak oluşum olan ve birilerinin faydasına dayalı bir döngü olan toplumu üst insana taşıyamazsak maalesef ki sonumuz yakındır.

    YanıtlaSil
  51. Bence üst-insan hiç bir şey bilmediğinin farkında olandır. Bilimsel devrimi yapmamız bunun sayesinde oldu ve insanların üst-insana geçmesi de bunun sayesinde olacak. Üst-insan evrendeki konumunu bilir. Ne kadar küçük ve önemsiz olduğunun farkında olup aslında tüm evreni degistirebilecek potansiyele sahip olduğunun farkındadır.
    Sonumuzu getirecek olan tüm evrenin onun için yaratıldığını düşünerek evreni katletmeye hakkı olduğunu savunanlar tarafından getirilecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine ikinize birden soruyorum, peki üst-insana ulasabilmis insan var midir, varda örnek verebilir misiniz? isim olarak

      Sil
  52. Üst insana ulaşabilmiş biri varmıdır? Evet friedrich nietzche kendi döneminde bunu başarmış belki daha bilmediğimiz insanlar vardır. Ama ben cağımızda üst insanin olduğuna inanmıyorum. Bizim toplumumuzda insanlara merhamet gösterilmeye devam edilirse bu zaten hiç olmaz üst insana geçmek için onları ezmeliyiz. Onlara (ezilenlere) acımamalıyız onları ezmeliyiz boylece onlar da güç istenci oluşabilsin. Cağımızda olduğunu düşünmüyorum tüm insanlık bu güç istencine sahip olmaz üst insana geçmez ise karanlıklıklarina gömüleceklerdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nietzche hastalığının iyice arttığı dönemlerde Torino'da bir atı kırbaçlanırken görür ve ata sarılır. daha sonra da yere kapaklanır. bu olayın nietzche'nin hastalığını iyiden iyiye arttırdığı söylenir. gel şimdi biz bu olayı doğru kabul edelim. bu durumda nietzche'yi merhamet öldürmüş demektir. halbuki nietzsche böyle buyurdu zerdüşt kitabında merhameti lanetler ve öldürün der, çünkü onun için merhamet bir acizlik göstergesidir ve üst-insan'da bulunmamalıdır. şimdi tekrar soruyorum, bu durumda nietzche üst-insan mıdır?

      bu arada nasıl güç istencine bağladığını anlayamadım. yazılarında anlam ve noktalama işaretlerine dikkat etmiyorsun bu da anlaşılmanı zorlaştırıyor. lütfen daha sade ve anlaşılır cümleler ile yaz. teşekkür ederim şimdiden.

      Sil
  53. benim listem çok uzun. kendi cahilliğini kabul eden ve araştıran tüm insanları bu listeye alabilirsin.

    Güç istencinin insana en çok zarar veren şey olduğunu düşünüyorum. Toplumun ahlaki yapısını kabul etmenin de kötü bir şey olmadığını düşünüyorum. merhamet de güç istenci gibi insanda olan bir iç güdüdür. ya da ne oluyorsa artık. istersen topluma merhamet etmeyi seçersin ya da toplum üzerinden güç istencini tatmin etmeyi.
    nietzche ve onun fikirleri hakkında bir bilgim yok. ama üst-insanın güç istenci ya da kendi ahlak kuralları oluşturmaktan farklı olduğunu düşünüyorum.

    neyse; sence üst-insan nasıl olmalı ve senin üst- insan olduğunu düşündüğün insanlar var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. güç istenci vardır ya da yoktur bunun hakkında onlarca yorum yapabiliriz ama vardır dersek o artık bizim ontolojik olarak ana-sebebimiz (arkhe) olur.

      http://heterodoks.blogspot.com.tr/2014/12/stanford-hapishanesi-ve-guc-istenci.html bu yazımda bahsetmiştim.

      merhamet ve nietzsche konusunda ise nihlist'e cevap verirken bahsettim.

      nietzsche için üst-insan kendi kurallarını kendi koyan, otonom sahibi olan, bağımsız insandır. fakat bu insan türünün ancak ve ancak devletsiz bir toplumda gerçekleşebileceğini savunur. yani nietzsche ağzıyla söylersek şuanda üst-insan diye bir şey yoktur.

      ben üst-insan kavramına inanmıyorum. ancak bana bir üst-insan örneği ver desen söyleyeceğim isimler muhtemelen; erkan oğur, neşet ertaş, zeki müren, bütün peygamberler, bazı filozoflar, bazı tasavvuf ehli falan olurdu*

      ece ayhan'ı da unutmak istemiyorum o bambaşka bir şey...

      Sil
    2. üst-insana inanmıyorum cümlesi yanlış bir tanımlama oldu kendimi daha iyi şöyle ifade etmem gerekirdi; üst-insan kavramı benim için bir anlam ifade etmiyor.

      Sil
  54. Evet kesinlikle şuan üst insan yok buna katılıyorum.. Ancak şu noktayı bilmenizi isterim ki ben kavramlara veya dilin akıcılığı,netliği süreliğine önem veren biri değilim benim için önemli olan o fikirlerin bir aracı olan kavramları kullanmak başka da birşey değil.. Şu kadarını söyleyim beyler güç istenci olarak yanıldığınız ve üst insana dair yanılgılarınız var ; şöyle ki güç istenci bir insanın kendi potansiyelini gerçekleştirmesini gerektirecek bazı şeyler vardır bunun için de güç istenci çok önemli bir öneme sahip bu belirttiğim potansiyeli gerçekleştirmesi için bulunduğu çoğu safsatalardan kurtulması gerekir ahlaki gereksinimlerden arınması gerekir çünkü oluşturulmuş olan ahlaki safsatalar ınsanları yönlendirme amaçlı kuklalastırmaya yöneliktir önemli olan da tam olarak bu güç istencine sahip olup potansiyelini gerçekleştirip bu oluşturulmuşluktan kurtulmaktır... Nietzchenin at meselesine gelince orada insanların ne kadar zavallılastığını anlatmaya çalışır üst insanlığından birşey kaybetmemiştir çünkü merhametin insana yapılmaması gerektiğini söyler ve merhametin hayvan boyutunda mevcut olduğunu belirtir ...

    YanıtlaSil
  55. Insanın kendi potansiyeli gerçekleştirmesi için güç istencini farketmesi ve onu kullanması gerekmez. Hatta tam tersine onu dizginlemelidir. Güç istenci insanı hayvanlaştıran duyguların başında gelir. Bir maymundan farklıyız derken güç istencini kast etmiyoruz. Zira güç istenci bir maymunda bizden daha çok bulunur. Merhamet insanı alcatmaz yuceltir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. güç istenci insanı hayvanlaştıran duyguların başında geliyorsa, sence güç istenci'nden kurtulmak nasıl mümkün olabilir?

      Sil
    2. Diğer insanların ya da doğanın kralı olmadığını kabul etmek, anlamak. Doğaya ve insanlara merhamet ederek güç istencimizi dizginleyebiliriz.

      Sil
    3. iyi de eğer güç istenci denen olguyu kabul edersek bu hayatın her alanında, kurduğumuz her cümlede, yaptığımız her işte karşımıza çıkacaktır. iktidar her yerdedir. bu durumda güç istencinden kurtulamayız ancak etkisini azaltabiliriz diyebilir miyiz?

      Sil
  56. Kesinlikle güç istenci insanı sadece dizginlestirmez yanılıyorsun dostum. Bir insanın merhamet etmesi diğer ınsanlar için en büyük kötülüktür zayıfların zayıf kalması için kullanılan bir silahtır..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tamam tekdüze dilbilgisi kuralları düşüncelerin ifade edilişini sınırlar gibi klişelere girmek istemiyorum fakat noktalama işaretlerine ve kurduğun cümlelere dikkat etmeni söyleme sebebim kurduğun cümlelerin anlaşılırlıktan uzak olması. bunu düzeltirsen daha iyi ve düzgün iletişim kurabiliriz.

      nietzsche hangi kitabında merhameti öldürün derken -hayvanlar hariç diye özellikle belirtir bunu merak ettim. genel olarak bütün kitaplarında merhamet denilen duygunun acziyetinden bahseder ve insanda bunun olmaması gerektiğini savunur. insana gösterilen merhamet ile hayvana gösterilen merhamet arasında bir fark göremiyorum. bu konuda tam bir sosyal darwinistsin anlaşılan..

      Sil
    2. Hayır benim demek istediğim bir hayvana gösterdiği merhamet örneği üst insana geçiş için insana gösterilmemesi gereken merhamet boyutu ile aynı kefede olamaz diyorum güzel dostum.. Seninde dediğin gibi kardeşim merhametin acziyetinden bahseder sürekli nietzche. Sosyal bir darwinist için ise ; ben darwinin canlı soyağacı kuramında belirttiği üzre evrimin olduğu düşüncesindeyim bir kaç kısım hariç insanlığın evrimi boyutu (insanin maymundan evrimi ) onunda kesinliği olmadığı için birsey diyemem...

      Sil
  57. Neden insanın maymundan evrildiğini düşünmüyorsun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu evrim sürecinin durmuş olması devam etmiyor oluşu beni düşündürüyor tama olarak kabul edemem bunu belki ama yokda sayamam insanın maymundan evrilme görüşünü..

      Sil
    2. evrim süreci durmamıştır ve devam ediyor, yanlış hatırlıyorsun dostum.

      Sil
    3. Maymunun insandan evrilişi halen devam mı ediyor ?

      Sil
    4. Öncelikle maymun değil primat. Maymun ile primat ayni sey değildir. Insan ırkının baska bir türe evrimlesmesi devam ediyor, primatin insana evrimlesmesi değil.

      Sil
    5. Maymun deme primat de diyorsun :) üstte neyi tartıştığımızı tam olarak görmedin sanırım.. kanat bana maymun insan evrimini sordu ordan devam ettik.. Hem primat dersem daha kapsamlı alacağından ben tikel bazlı gitmeyi düşündüm.. Daha önceden dediğim gibi kavramlara takılı kalmam düşüncemi yönlendirebiliyorsam ne mutlu bana.. Galiba dediğin gibi aceleci davranıyorum bu konuda insanların evrilişi devam ediyor.. Artık hemfikirim senle bu konuda yanlız birseyi merak ediyorum maymunun insana evrilişi tamamen durmuş olamaz değil mi ?

      Sil
    6. kanat'ın dediği doğru bu konuda. evrimleşme bir türden bir türe direkt olarak olmuyor sadece ortak ataya sahip oluyoruz. daha detaylı bilgi için evrim ağacı sitesi güvenilir bir sitedir. ben evrim'i anlatacak kadar donanımlı değilim maalesef.

      Sil
  58. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  59. Primatlar insan ve hayvanların ortak atasidir. Maymun ve ön maymunları kapsar. Maymun deyince aklımıza yeni dünya Maymunu gelmediği sürece primat kelimesi yerine maymun kelimesini kullanabiliriz. Niteliksiz'in dediği gibi insanın evrilmesi hala devam etmektedir. Örneğin çocuk ölümleri doğal secilime bir örnektir. Ya da sanayi devrimi bir evrimdir.

    YanıtlaSil
  60. Çok boyutlu bir evrim sürecinden bahsediyorsun anladım o evrilme dediğin sanayi devrimi ayrı bir dönemsel yani toplumsal evrime giriyor. Kanat dostum Biyolojik evrim ayrı bir evrim olayı ayrı. Niteliksiz dostum en başta söylemiştim zaten evrim soyağacından bahsetmiştim..

    YanıtlaSil
  61. Evet evrimi daha çok boyutlu olarak ele alıyorum diyebiliriz.
    Bu aralar biraz yoğundum. O yüzden internete pek giremedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, gözüm acaba yorum geldi mi diye bakmakla kaldı, bekliyorum yine tekrardan, geçmiş olsun..

      Sil
  62. Aslında hasta değildim. Bu aralar ödevlerim çok fazlaydı. Onlar çok vaktimi aldı. Ama insanı hastalıktan daha halsiz bırakan bir şey. Geçtiler-şimdilik. Teşekkür ederim.

    Sana başka bir şey için daha teşekkür borcum var. Kitaplardan konuşurken bahsettiğin isimleri bir nevi öneri kabul edip aklımın bir köşesine yazmıştım. En çok merak ettiğim Ece Ayhan dı. Ama bulamadım. Bende Cemil Meriç'in bu ülke sini aldım. Bugün biraz okudum.-ne kadar anlamakta zorluk çeksem de. Ve sen bana ismini vermeseydin ben Cemil Meriç i merak edip okumazdim. Teşekkür ederim. Diğer söylediğin isimleri de okumayı istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zaten ödevler için geçmiş olsun demiştim*. ece ayhan karaşın şair, sivil, yatılı, kara şair. müthiş ve anlaması çok zor bir imge anlayışı var. bütün şiirlerinin toplandığı yort savullar falan var alıp okuyabilirsin. onun dışında sivil denemeler, aynalı denemeler ve başıbozuk günceler'i tavsiye ederim.

      cemil meriç'i kapsamlı okumak daha bana da nasip olmadı ama olacak. onun dışında daha tanışacağın halil cibranlar, ali şeriatiler ve niceleri var. yavaş yavaş hepsiyle tanışacaksın. ben teşekkür ederim.

      Sil
  63. Ece Ayhan ve diğerleri ile tanışmayı çok istiyorum ama biraz sabretmeliyim sanırım. Bu sıralar onlar için hiç uygun zamanlar değil.

    Aslında soracak ya da söyleyecek bir şeyim yok. Halini hatrını sorayım bende. Ee nasılsın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. acelesi yok tabi ki, hepsiyle teker teker uzun veyahut kısa vadeli tanışacaksın zaten.

      karınca kararınca katre iç güveysinden hallice. bir haftada 2 yazı yazabildim. biraz eski günlerimi anımsattı. küçük şeylerden mutlu olmak işte. soru konuştukça gelir. yeni yazı da var hem. malzeme ömür boyu yetecek kadar çok. hem soru sormak zorunda da değilsin konuşmak kafi. sen nasılsın?

      Sil
  64. Ne kadar güzel. Mutlu olmak gerek küçük şeylerden.

    Ben ise biraz yorgunum. Hiç bir şey düşünmemek ve hissetmemekten kaynaklı bir yorgunluk. Duyguları hemen tüketiyorum. Beni cok fazla heyecanlandıran, mutlu eden olaylar bir süre sonra bana amaçsız geliyor. Sana içimi dokmeyeli uzun zaman olmuştu. Bunun ne kadar iyi hissettirdigini unutmustum. sanırım şu an tek istediğim şey bir amaç edinmek. Uzun zamandır amaçsız yaşıyorum ve bu beni yormaya başladı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. istediğin zaman buraya istediğin kadar içini dökebilirsin. dertlerini anlatabilir, bir amaç edinebilirsin. sorgulama, kendini tanıma ve anlamlandırma yolunda böyle şeyler normaldir biraz egoistçe bir söylem gibi oldu ama beni yanlış anlamanı istemem. bir amaç edinmekten kastın nedir mesela?

      Sil
  65. Bilmiyorum. Hayattaki amaçlar bana çok amaçsız geliyor.
    -evet şu an yağmur yağıyor ve yağmur sesi bende daha fazla saçmalama isteği uyandırıyor sanırım. Ne yazdığımı pek umursa. Küçük bir iç döküş olarak say-

    Küçükken izlediğim cizgifilmlerde köpeklerin çektiği Kizaklarla çocuklar yarış yapardı. Ve köpeğin önüne koşması için sosis sallandirirlardi. Iste hayatı da buna benzetiyorum. Başkalarının yönünü belirlediği kizaklarda sadece bir köpek olduğumu düşünüyorum. Önüme bir sosis sallandiriyorlar ve asla onu yakalayamayacagimi bile bile koşuyorum. Herhangi bir yarış bitince bir daha aynı döngü başlıyor. Hedefe vardığıma sevinemeden yeni bir hedefe doğru koşuyorum. Böyle hissetmemin sebebi eğitim sistemimizdir belki. Sonuçta iyi bir liseye gitmek için yarışıyoruz sonra üniversite sonra iyi bir iş. Daha kazandığımız şeyler için sevinemeden yeni bir şeyler için yarışıyoruz. Ve beni çıldırtan soru da bunların amacı. Ee yani sonra ne olcak? Amaç ne? Ya bu hayatın amacsizligini kabul edip yeni hedeflerle mutlu olmaya çalışacağız ya da sanırım başka secenek yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. saçmala, saçmalamak iyidir. bazen çok güzel şeyler çıkar ortaya.

      voyager1 yazısında yazdığım gibi bazen her şey o kadar anlamsız geliyor ki. amaçlar, onlar için yaptığımız şeyler ve niceleri. peki sence hayatın ve hayatının bir anlamı olduğunda tüm bu amaçlar sana mantıklı gelmeye başlayacak mı? yani şuanki anlamlandıramayışının, amaçsız bulmanın nedeni sadece hayatını anlamlandıramayışın mı?

      Sil
  66. hem evet hem hayır. bir hedef koyup onu gerçekleştirmeye çalıştığım zamanlar ondan daha önemlisi yok. ama bir süre sonra anlamsız gelmeye başlıyor. zaten kendimize bir hedef koyduğumuzda hayatımızın anlamı o olmaz mı? ya da hayatın bir anlamı var mı? bulunduğumuz dönem içersinde neyi istiyorsak o hayatın anlamıdır. ve o bize mantıklı görünür. ama ya onun bu kadar mantıklı olmadığını fark edersek?

    iktidar hedeflerimizi de şekillendiriyor. beni düşündüren şey hayattaki hedeflerimiz gerçekten bizim hedeflerimiz mi? her istediğimizi yapabiliriz ama ne isteyeceğimizi seçebilir miyiz? benim bulmak istediğim kendi hedeflerim. gerçekten benim istediğim şeyler peşinde koşmak. bu aralar bir boşluk ve arayış peşinde olmamın sebebi bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ilk yorum yaptığın günden bu yana yorumlarında meydana gelen değişiklikleri ve farklı bakış açılarını izlerken mutlu oluyorum. insanların yazılarına yorum yapabilecek kadar yetkin göremiyorum kendimi fakat olumlu anlamda geliştiğini sen de farketmişsindir diye tahmin ediyorum.

      hayat'ın anlamı; kendini anlama'dır. kendi kendine arayarak; doğruyu,iyiyi, gerçeği güzeli keşfederek hayatına kazandıracağın anlam seni mutlu edecek olan. hedeflerini, kendini ve bunların anlamını sorgulaman çok güzel. hani diyordun ya yaptığım şeylerden pişman oluyorum hep. işte bu yaptığın sorgulama, senin yaptığın eylemlerden pişman olmanı engelleyecek olan şey.

      yetkin yorum yapacak günü kendimde bulamadım pek. üzerine afiyet hastayım da biraz. soğuk yedim sanırım. kafam çalışıyor mu emin değilim.

      Sil
  67. Evet farkındayım. Bu beni çok mutlu ediyor.

    Geçmiş olsun. Kendine dikkat et. iyleşince konuşuruz o zaman.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen de öldürdün hemen bizi. dün biraz kötüydüm cevapsız bırakmak istemedim. bu yüzden bilgilendirici yazı geçtim. iyiyim şimdi, şükür.

      Sil
  68. İyi. İyi olmana sevindim.

    Madem insandan konuşuyoruz. Mutluluk içimizde mıdır yoksa çevresel etmenlere bağlı mıdır? Elbette insan çevresinden etkilenir ve bunlar da mutluluğunu etkiler ama ne derece?
    Bence günlük hayatta karşılaştığımız olaylar karşısında vereceğimiz tepkiler tamamen belirlenmiş ve biz buna göre hareket ediyoruz. Annemiz öldüyse aglamalıyız. Annesi ölen birisi üzülür. Ve annemiz ölünce belki de hiç düşünmeden bu tepkiyi veriyoruz.

    Dedigim gibi bu sıralar yaşadığım hayatın bana ait olup olmadığını sorguluyorum. Ve yaptığım her hareketin bana ait olmadığının farkına varıyorum. Ya da bunlar sadece benim paranoyakça düşüncelerimdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynı şekilde erkekler ağlamaz, kadınlar duygusal ve narindir gibi algılar da erk tarafından belirlenmiştir ve bize dayatılır. nasıl hissedersen hisset yani doğrusu ne olursa olsun bunları sorgulaman güzel bir şey.

      yaptığın her hareketin sana ait olmadığını hissetme sebebin, yapmacıklık hissi mi? yani bunu söylemekten kastin doğal olmayışımız mı? yani annenin ölümüne ağlamak sanki birileri tarafından belirlenmiş bir şeyken neden sokaktaki kedi öldü diye ağladığımızda garipseniriz? veyahut cenazede gülmek gibi. bu gerçekten kötü bir davranış mıdır?

      Sil
  69. Evet. Duygularimizda doğal değiliz. Bir insan cenazede gülmek isteyebilir. Ve o deli diye damgalanir. Senin dilinle Özcü kimliğe uymuyordur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peki böyle düşündüğümüzde gerçekten anormal olan şeyleri nasıl belirleriz? anormal kavramı yok oluyor çünkü.

      Sil
  70. Bilmiyorum. Insan doğası farklılıkları ne derece kabul edebilirse anormal kavramını o derece daraltiriz. Ama bunu yok edebilir miyiz bilmiyorum.

    Eğer aynı koşullarda farklı sonuçlar çıkıyorsa bu anormaldir. Mesela kucuklugunde travma yaşamış ya da beyni farklı çalışan birinin seri katil olması normal iken her şeyin yolunda gittiği bir insanın seri katil olması anormaldir. Bu yolunda gitmeyi belirleyen şeyler de doğa. Doğa yasalarına ters düşen şeyler anormaldir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peki aynı koşullardan farklı sonuçların çıkması anormalse, o zaman farklı insanların hepsi anormal demek değil midir?

      Sil
  71. Evet öyle demiş oluyorum. Sence gerçekten anormal olan şeyler nelerdir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evrensel ahlak kuralı koyamadığım için bilemiyorum desem?

      Sil
  72. Peki senin anormal olduğunu düşündüğün insanlar var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim için sıradan ve sıradışı insanlar var.

      Sil
  73. Bu ayrımı neye göre yapıyorsun? Sen sıradışı mısın yoksa sıradan mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bilmem. hayatım boyunca kendime bu soruyu sormaktan kaçındım. bazen kendimi sıradışı, dahiyane hissettiğim oldu. bazense çok sıradan ve tekdüze. bazense kendimi sıradan kabul edebildiğim için sıradışı olduğumu düşündüğüm bile oldu. bilmiyorum. kendimi sıradan ve nitelik-siz hissediyorum. sence?

      Sil
  74. Evet sıradışısın. Bana yepyeni bakış acıları kazandırdın. Seninle tanışmak hayatıma çok şey kattı. Benim için sıradışı bir insansın. Peki sence ben sıradışımıyım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kendin için sıradan mısın yoksa sıradışı mı diye sormuştum fakat teşekkür ederim. sıradışı mısın ona karar verecek kadar tanımıyorum seni fakat farklı olduğun kesin. sıradışı olmak da senin elinde.

      bir sorum daha olacak sıradışı insanlar sence doğuştan mı öyledir yoksa bunu sonradan mı kazanır?

      Sil
  75. Bence sonradan kazanır. Ne kadar merak eder araştırır ve okursan o kadar diğer insanlardan sıyrılır kendi dünyanı kurarsın. Ve o dünyada aklına gelen fikirler seni sıradışı yapar. Doğuştan gelen bazı yeteneklerin olsa bile bunu gelistirmedikce seni farklı yapmaz. Sonuçta ortaya çıkan eser-dusuncede 1i yetenekse 9 u emektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok güzel bir laf daha vardır. yüzyılda bir kişi düşünür diğerleri onun düşündüklerini düşünür diye. cemil meriç demiştir sanırım. hep o yüzyılda bir kişi olmak istedim. olamadım. ileride olur muyum, sanmıyorum. ama sıradışı olmak senin elinde ve doğru yoldasın.

      insanların hayatına bir şeyler kattığımı söylemesi benim hayatımı anlamlı kılıyor. mutlu oluyorum. benim için hayatın anlamı bu sanırım.

      Sil
  76. Insanları etkileyecek onlara farklı bakış açıları katacak bir bilgi birkimim yok. Ama bazen mutsuz bir arkadaşımı dinlemek ve onunla boş da olsa konustuktan sonra onun azıcık mutlu olmasi beni o kadar mutlu ediyor ki. Hayatımın anlamı bu diyemem ama bu olmasını isterdim.

    Bugün tüm gün mutsuz bir arkadaşımla konuştum. Ve seninle konuşmak iyi geldi demesi günün geri kalaninda ağzım kulaklarımda gezmem için yetti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ilk defa bilgiyle tanıştığım yıllarda sözlükspotlar baya bi revaçtaydı. sözlüğün birinde yazardım ve enterasan kafalara sahip insanlar ile tanıştım. bi tanesi fikir yönünden bana çok zıt da olsa, sürekli kavga da etsek enterasan bir intihar yöntemine girişmişti. kendini ölmüş kabul edip hayatını başkalarının yaşamlarını iyileştirmekle çalışmak. o zamanlar bu görüşü ben de benimsemiş ve buna uygun yaşamıştım. ama bir yere kadar devam etti ve ordan sonra yetmemeye başladı.

      demem o ki; insanların hayatlarını iyileştirmek ve onlara yeni şeyler gösterebilmek dünyanın en güzel şeyi olabilir fakat dünyanın en önemli şeyini de unutmamalısın. kendini.

      Sil
  77. Bilmiyorum. Bu aralar kendimle aram pek iyi değil. Başka insanlar daha çok ilgimi çekiyor. Kendine çeki düzen verirse onunla anlaşırız belki.

    Şaka bir yana gerçekten bu ara ihtiyacım olan şey kendimden biraz uzaklaşmak. Onu çok dinledim daha tanıyabildiğimi düşünmüyorum ama başkalarına ihtiyacım var. Bu konuda sürekli fikrim değişiyor. Bazen hakikati insanlardan öģrenebilecegimi düşünüyorum sonra başım ağrıyor. Sadece kendimi dinliyorum çelişkilerimden kafayı yiyecek duruma geliyorum. Bu ikisi arasında dengeyi kurmak ise asla basaramayacagim bir şey. Neyse uzun zamandır kendi kendimeydim. Biraz kendimi unutup başkalarını dinlemenin zamanı geldi.

    Sanırım bu mevsimsel bir şey. Kış insanların kendi kendine kalması yaz beraber olmaları için. Sonbahar ise sadece ağlamak ve özlemek için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hakikat sana her yerden ve herkesten gelebilir. insandan, doğadan, şeylerden. buddha'ya incir ağacından gelmişti, musa'ya sina dağından. ama arayan kişiye hakikat elbet gelir. kendini asla yok sayma, benim isteğim bu.

      Sil
  78. Tavsiyene uymaya çalışacağım.

    Sana bir şey sorucağım. İktidarın özgürlüklerimizi kısıtladığını ve bunu nasıl yaptığını az çok anladım.

    Anlamadığım yer nedeni. İktidarın nedeni ne? Söylenen amaç iktidar kendi çıkarı için değil çoğunluğun iyiliği için çalışır. Kendi kendini yönetmeyen insanlar, özgürlüğü kaldiramayan insanlar, kendilerinden güçlü birileri tarafından yönetilir. Ee ama bu amaç uygulanmıyor. Halk mutlu olmak için özgürlüğünden vaz geçiyor ama bir köle halini alıyor. Peki gerçekten iktidarın amacı ne? iktidardaki insanlar gerçekten iyi niyetle mi başa geçiyor? Iyi kalpli, akıllı ve mantıklı insanlar iktidarın başına gectiklerinde acımasız olurlar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iktidarı sadece bir hükümet, lider, yönetim biçimi olarak algılama. iktidar denilen şey insanın kendisinin olduğu her alanda mevcuttur. mesela babanın senin üstündeki iktidarı, senin sevgilinin üstündeki iktidarın vs. bunların hepsi iktidarın alanına girer. yani iktidar nefes aldığımız her alanda mevcut ve işler halde. iktidarı böyle tanımlarsan sorularının cevabı çorap söküğü gibi gelir.

      iktidar senin özgürlüğünü daraltır fakat sana aynı zamanda öyle seçim olanakları sunar ki sen onu üzerinde kendi isteğinle taşımaya devam edersin. iktidardaki insanlar iyi niyetle mi boşa geçiyor sorusu burada başa geçiyor. senin kastettiğin hükümet. iktidar ise bir olgudur.

      iktidar, tahakküm, hükümet kavramlarını bir daha incelemeni öneririm.

      Sil
  79. Tamam. Iktidar kelimeleri yerine devlet kelimesini koy. Devletin amacı ne?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu bizim devleti nasıl yorumladığımıza göre değişir. mesela nietzsche için devlet herkesin yavaş yavaş öldüğü yerdir, marx'a göre ise burjuvaziyi alt etmek için ilk aşamada kullanılması, ikinci aşamada yok edilmesi gereken şeydir. kimisi için ortak sözleşmedir kimileri için güvenlik ihtiyacıdır. tek bir amaçtan söz edemeyiz ki.

      Sil
  80. Devletin başına geçen insanlar iyi niyetle başa geçip sonradan mı acımasızlaşıyorlar. Vicdanlı birisini devletin başına gecirsek o da mı aynı şekilde davranır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. güç insanı değiştirir. sanırım nietzsche'nindi tam hatırlamıyorum, o kadar hatırlamıyorum ki söz bana ait bile olabilir. eğer elinde kötülük yapma gücün varsa ve yapmıyorsan iyi olursun. salt iyilik yaparak değil.

      Sil
  81. O zaman devlet insanların elinden güçleri aldığı için gereklidir. Zaten devleti sadece toplumdaki düzeni sağlaması açısından bakarsak gerekli ama devletin başındakilerin iyi seçilmesi gerekiyor. Bence bu seçimi herkesin yapmaması gerekiyor. Demokrasideki çoğunluğu cahil halk kitleleri de oluşturabilir. Yani herkesin Dağdaki çoban ile oyu bir olmamalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peki devletin başındakilerin iyi seçilmesi ne demek, bu nasıl mümkün olacak?

      Sil
  82. Bilmiyorum. Toplumdaki en nitelikli insanı seçmek yerine toplumu en iyi yansıtan liderler seçiliyor. Sahip olduğu güç ile sarhoş olmayacak insanlar lider olarak seçilmeli. Nefsini kötülüklerden arındırmış üst insana ulaşmış bir lider. O zaman en iyi liderler din kurucuları oluyor. Hz. Muhammed gibi Buda gibi. Bunlar nasıl seçilecek, bilmiyorum.

    YanıtlaSil
  83. Sanırım Hayır. Buna çok yaklaşan insanlar olabilir ama tamamen kötü özelliklerinden arınmak mümkün değil. Insanın içinde mutlaka kötülük bulunur. Tamamen iyi olmak insan doğasına aykırı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyleyse mutlak iyi ve doğru yönetim nasıl olacak sence?

      Sil
  84. Mutlak iyi ve doğru bir yönetim mümkün değil bence. Yönetimdekiler elindeki güç ile sarhoş olmasa, kendi çıkarlarını değil halkın çıkarını gözetse devlet sürdürülmesi gereken bir şey olurdu. Böyle bir yönetici de insan olmazdı. Robotlar tarafından yonetilelim. Ah onlar da sonra akıllanıp bize saldırır.

    Mutlak iyi ve doğru bir yönetimde her birey eşit midir? Sence insanlar devlet önünde eşit olmalı mı? Eşitlikten kastım sosyalizmdeki gibi bir eşitlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yoktur zaten. ancak ve ancak ütopyalarda mümkündür. onlar da kitaplarda yazar. ideal yönetim şekli olabilir.

      bu insan ve insan algılarına göre değişen göreli bir kavram. belki biraz da eğitime göre, bilemiyorum. ilk siyasetle tanıştığım yıllarda azılı bir devrimci ve komünisttim. proletarya devrimi nasıl olmalıdır başlıklı yazılar yazar romantik romantik eğlenirdik. şimdi ise eşitlikten değil de özgürlükten yana olduğum için liberal, liberteryen, minarşist sayılabilirim evet.

      Sil
  85. Devrim deyince ben de köyü bir devrimciydim. Ama şunu farkettim tarihte halk ve orta tabaka üst tabakayı yıktığında bir süre sonra orta tabaka üst tabaka haline geliyor ve halk yine aynı koşullarda yaşamaya devam ediyor. Senin deyiminle iktidar-yonetim kendini yeniden yapılandırıyor. Devrim halka pek de yarar sağlamıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. her devrim için geçerli tutamayız bunu. fransız devrimi, türkiye
      devrimi keza ekim devrimi'nin halka yaramadığını söylemek abes olur.

      Sil
    2. Bilmiyorum. Olabilir.

      Sil
  86. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil