6 Aralık 2014 Cumartesi

amélie

everest tepesi'ne yanında oksijen tüpü olmadan tırmanmak gibi, dedi salih. zirveye yaklaştıkça nefesin daralıyor ve geriye dönmek zorunda kalıyorsun. işin üzücü tarafı ise, -teşbih sanatı derler adına- yare benzettiğin everest tepesi'ne ulaşmak için daha oksijen tüpü icat edilmedi. 

belki daha küçük tepelere yoğunlaşmalı, dedi salih. dağcının gözü hipermetroptur diye de ekledi. uzakta ve zor olanı görmeye çalışırken etrafında olup biteni fark edemiyorsun. ne acı ama!  gül yağını eller sürer, çatlasa da bülbül, derler. vazgeçmeli başka tepeleri aramaktan. daha ilerisini görmek istiyorsa insan, düz kabul etmeli dünya'yı!

gülümsedi salih. hak verdi kendine. evet, onun da bazen kendi düşünceleri oluyordu. ama insanlar onu hep salih'ten çalıyorlardı. kızdı salih, kaldırdı kafasını.

gün batımına doğru, -belki de zirveye birkaç sigara vakti kala- açıp ellerini batmakta olan güneşe tüm gücüyle;

bulamadım dünya'da gönüle mekan
nerde bir gül bitse etrafı diken

diye haykırdı. zirveden kopacak olan kar kütlesinin sonu olacağını bile bile hem de.

---------------

+ aa evet evet, bu sözcüğü seviyorum, başarısız... insanın kaderi bu hep böyledir, başarısızlıktan başarısızlığa, basit birer taslaktan öteye gidemezsin. hayat asla sahnelenmeyecek bir oyunun sonsuz tekrarından ibaret.

- puğ, ha ha, boşversene bunu bile kendisi bulamamıştır...


+ benim de bazen birkaç kendi düşüncem oluyor; ama insanlar onu benden hep çalıyorlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder